
1578 yılından 1828 Rus işgaline
kadar Anadolu'dan bölgeye yerleştirilen ve
Anadolu Türklüğü'nün ayrılmaz bir parçası
olan
Ahıska Türkleri'nin asıl vatanı bugünkü
Gürcistan Cumhuriyeti'nin toprakları içinde
kalan ve
Türkiye ile komşu olan Ahıska, Ahılkelek,
Aspinza, Adıgen ve Bogdanovka vilayetleridir.
Buraya yerleşen Türkler'e Ahıska Türkleri
denmesinin sebebi ise bu vilayetleri içine
alan bölgenin coğrafi isminin Ahıska
olmasından ileri gelmektedir.
Bulundukları ülkelerde oluşturdukları
kültür merkezlerinde Ahıskalılar kimliklerini
koruma mücadelesi vermektedirler.
Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan'da
Ahıska Türklerinin kurduğu çok sayıda Türk
Kültür Merkezinde bu
çaba gösterilmektedir.Özbekistan'da bulunan
Ahıskalılara ait kültür merkezi, Özbekistan
Medeniyet Vakfı bünyesinde 1
992 yılı başında
"Türk Medeniyet Merkezi" adı ile
kurulmuştur. Merkezin başında
Dr. Ömer Salman bulunmaktadır.
Kazakistan Ahıska Kültür Merkezi
1991 yılında Dr. Tevfik Kurdayev
Haşimoğlu tarafından Almatı'da
kurulmuştur. Merkezde Türkçe,
din bilgisi gibi dersler verilmektedir.
Ayrıca merkez, Türkiye'den Kazakistan'a
giden
Türk vatandaşlarına da kapılarını
açmaktadırlar.Kırgızistan'da bulunan
Ahıska Türkleri tarafından
1991 yılında kurulan
Türk Medeniyet Merkezi'nin başında
eski milletvekili İzzet
Maksudov bulunmaktadır.
Bu üç merkezin stratejik açıdan önemleri
çok büyüktür. Türk, Kazak, Kırgız,
Özbek kardeşlikleri arasında nifak tohumları
ekmek isteyenlere karşı bu merkez mühim
görevler üstlenebilecek yapılanmalar
haline getirilebil
Ahıska Türkleri'nin neden sürgüne
tabi tutuldukları tam 47 yıl gizli
tutuldu. Gerekçe
olarak bu 47 yıl boyunca ileri sürülen ise
yalnızca tahmin edilen, varsayılan
gerekçelerdi... 1991 yılında sürgünle ilgili
belgelerin önemli ölçüde yayınlanmasıyla
konu açıklık kazandı. SSCB'nin Halk İçişleri
Komiseri Gürcü asıllı Lavrentiy Beriya,
savaş sebebiyle bütün yetkileri elinde
toplayan Devlet Savunma Komitesi Başkanı
Gürcü İ. V. Stalin'e gönderdiği teklif
niteliğindeki mektubunda
(24 Temmuz 1944) "Gürcistan SSC'nin Türkiye
sınırlı bölgelerinde oturan Türk nüfusun
önemli bir kısmı yıllardır Türkiye
tarafındaki akrabalarıyla temas etmek
suretiyle muhaceret eğilimi içerisinde olup,
kaçakçılık yapmakta, Türk istihbarat
organları için casus angaje etme
kaynağı oluşturmakta ve eşkiyaya insan
gücü temin etmektedir" diyerek, bu sebeple
16700 hanenin (86 bin kişilik nüfus, bazı
kaynaklarda bu rakam 91 bin olarak ifade
ediliyor, ayrıca 40 bin kişi de askerde)
Ahıska bölgesinde Orta Asya'ya
sürülmesini ve bunların yerine de Gürcistan'ın
toprak sıkıntısı çekilen kazalarından
7000 Gürcü hanenin iskan edilmesini
teklif ediyordu.
Bu teklifini bir hafta sonrasında
Stalin tarafından imzalanan
yukarıda zikredilen
tarih sayılı Devlet Savunma Komitesi
Kararıyla da "sürgün" başlıyordu. İşin
ilginç tarafı Beriya'nın hazırladığı gerekçeli
teklif ile Stalin'in imzaladığı gerekçeli
kararın aynı ifadelerden oluşmasıydı.
Şüphesiz ki bütün bunlardan daha ilginç olanı
gerek teklifte, gerek kararda yer alan
iddiaların gerçek dışılığı ve ciddiyetten
uzaklığıdır.
Türk toplulukları içerisinde kendi
yönetimi olmayan tek Türk topluluğu olan
Ahıska Türkleri kendi okulları ve yayın
organları yoktur. Yeni yeni kültür merkezleri,
dernek veya cemiyet kurmaya başlamışlardır.
Geniş bir alana sürüldükleri halde
Türklüklerinden hiçbir şey kaybetmemişler,
bugüne kadar Türk adını şan ve
şerefle yaşatmışlardır.
Dede Korkut Kitabı'nda "Ak-Sıka"
(Ak Kale), 481 yılına ait kayıtlarda "Akesga"
adlarıyla anılan eski Oğuzlar beldesi Ahıska,
Gürcüce "Yeni Kale" anlamına gelen
Ahal-Thise'nin Türkçe ve Farsça şekli
olarak da yorumlanmaktadır.
İslamın ilk fetihleri esnasında
Hz. Osman'ın hilafetine rastlayan dönemde
Şam valisi Muaviye'nin kumandanlarından
Habib b. Mesleme tarafından ele geçirilen
Ahıska, 1267-68 yıllarında da Moğolların
hakimiyeti altına girmiş, daha sonraki
yıllarda bölgenin yarı bağımsız valileri
"Atabeğ"ler tarafından yönetilmiştir.
Ahıska, Atabeğleri Lala Mustafa Paşa'nın,
Çıldır Savaşı (1578) sonunda Osmanlı idaresine
girdiler. Son atabek Minüçihr Osmanlı'ya
bağlılığını bildirerek müslüman oldu ve Mustafa
Paşa adını aldı. Bu tarihten sonra Ahıska
yeni kurulan Çıldır eyaletinin merkezi haline
getirildi ve tahriri yapıldı. Ancak, Çıldır'ın
savaşlarda harap olması üzerine Ahıska eyalet
oldu, bir ara Safevilerin de eline geçen şehir,
1635 yılında tekrar Osmanlı hakimiyetine girdi.
1828 yılında Rusların idaresine girinceye
dek tam 250 yıl Osmanlının serhat şehri
olarak kalan Ahıska Türkiye sınırlarından
kopunca bu bölgede yaşayan Serhat Türklerinin
kötü talihi de işlemeye başladı.
1853-1856 Osmanlı-Rus savaşı esnasında
bir kısım Ahıskalı Osmanlı ordusuna yardımcı
oldukları gerekçesiyle üzerlerinde
yoğunlaşan baskılardan kaçarak Erzurum'a
sığındılar. Yine bu savaş sonrasında Kars'ın
Osmanlı sınırlarından koparılmasıyla
Ahıska Türkiye sınırından bir hayli uzakta
kaldı. Bu dönemde Kuzey Doğu Anadolu'dan
Ahıska bölgesine doğru bir Ermeni göçü yaşandı.